Araştırma ve kariyer üzerine düşünüyoruz ve bu bağlamda araştırmalarını emsalsiz ve önemli şekillerde kullanan bilim insanlarıyla iletişime geçme imkânımız var. Katılımcılara ve mahallere ulaşımı ihtiva eden zorluklar göz önüne alındığında Covid çağındaki araştırmacılar için yeni seçenekler arıyoruz. Bir araştırma yöntemleri piri olan Janet Salmons bu iki sorunun iç yüzünü anlamak için oto-etnografik yöntemlerin kullanılması ile ilgili Peter J. Gloviczki ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Gloviczki, Güney Carolina, Hartsville Coker Üniversitesinde iletişim profesörü olarak çalışıyor. İlk bilimsel kitabı: “Sosyal Medya Çağında Gazetecilik ve Anma”dır. Makaleleri Qualitative Inquiry, Journal of Loss and Trauma, The Qualitative Report ve başka yerlerde yayınlanmıştır.
Bu araştırma yöntemini bilmeyenler için kısaca oto-etnografiyi tanımlayabilir misiniz?
Oto-etnografiyi, benlik ve sosyal arasındaki kesişme noktası ile ilgili araştırma yazısı olarak tanımlamak isterim. Bu tanım, büyük ölçüde Deborah-Reed-Danahay’ın yöntem belirleme çalışmasından etkilenmiştir.
Ayrıca, bir alan olarak oto-etnografiyi anlamam önemli derecede Caroly Ellis ve Art Bochner yürütücülüğünde yapılan mükemmel bir araştırmadan kaynaklanıyor. Bugün Carolyn ve Art’ı rehberlerim arasında saydığım için bahtiyarım. Ellis, Bochner ve diğerleri büyük ölçüde iletişim, sosyoloji, tarih, antropoloji ve diğer disiplinlerin etkilerine dayanarak oto-etnografik yöntemin öncüleri oldular.
Oto-etnografik çalışmalarda hangi etik sorunlar bulunur?
Her türden yazıya dayalı araştırmada olduğu gibi, oto-etnografi yazarları da değişen dünyada kişisel ve kültürel konular arasındaki etik ilişkiye dikkat etmelidir. Her oto-etnografik izahatın hem benliği hem de ötekinin öğelerini içermesi gerektiğinin farkında olarak, bir oto-etnografi yazarının neyin bilindiği, nasıl bilindiği ve neyin bilinmediği veya bilinemediği ile ilgili olabildiğince refleksif olmak için çaba gösterdiğini söyleyebilirim. Mesela, Art Bochner, şüpheyi benimsemenin değeri üzerine kapsamlı bir yazı yazmıştır. İletişimde yorumlayıcı, anlatıma dayalı paradigmanın bir parçası olarak, çalışmalarımda hikâyenin gücü hakkında yazan ve aynı zamanda en iyi hikayelerin bazen bitmemiş ya da yarım kalan şeyler olduğu görüşünde olan Christine S. Davis ve Carol Rambo gibi oto-etnografi yazarlarının fikirlerinden ilham aldım.
Oto-etnografik araştırmacılar hangi becerilere ihtiyaç duymaktadır?
Aklıma üç özellik geliyor. İlki, bir oto-etnograf, dünyayı ve onun dikkate değer hususlarını anlamlandırmaya ve onlara anlam kazandırmaya hazır iyi bir dinleyici olmalıdır. İkincisi, bir oto-etnograf aynı zamanda duygusal alanın zorluklarıyla mücadele etmeye istekli ve dikkatli bir araştırmacı olmalıdır. Örneğin, farklı konularla beraber kayıp ve travma anlarından oldukça iyi oto-etnografiler ortaya çıkmıştır. Üçüncüsü, bir oto-etnograf, kâğıt üzerinde (yazılı olarak) deneyimlerini sunarken dikkatli bir yazar, titiz, ayrıntılı ve hatta hayal ettiren bir kişi olmaktan yararlanır.
Oto-etnografik araştırmaları ihtiva eden adımlar nelerdir?
Bir oto-etnografi çoğu zaman bazı özel verilerle başlar. Bu veriler şunları içerir: medyada işlenen konular; popüler kültür eserleri; doğal veya teknolojik dünyadan maddi unsurlar; fotoğraflar; sözlü tarihler; bir dizi saha notu veya başka kayıt tutma aracı; ya da oto-etnografın kişisel belleğinin hatırlanan, unutulmuş veya tarihte kaybolmuş kısımlarının olduğunu kabul ederek bellek ile de başlayabilir. Veriler ne kadar zengin olursa, oto-etnografik çalışmayı inşa etmek o kadar kolaylaşır. Oto-etnografiye verilerle başlamayı ve çalışmanın tümevarımsal bir şekilde genişlemesine olanak vermeyi seviyorum. Bu, en anlamlı araştırmayı beraberinde getirmeye meyillidir. Mesela şöyle sorularla başlıyorum: Veriler hangi hikâyeleri anlatıyor? Neden bu hikâyeleri anlatıyorlar?
Akabinde, verileri mekânsal, zamansal ve kültürel terimler aracılığıyla anlamaya çalışıyorum. Verilerin oluştuğu mekân, zaman ve kültürel bağlam ile ilgili neler biliniyor? Oto-etnografi hem zorlayıcı hem de ödüllendiricidir çünkü büyük ölçüde yaşanmış deneyime dayanır. Analiz fazlasıyla mekânsal, zamansal ve kültürel refleksifliği (reflection) gerektirir.
Neden oto-etnografiyi seçtiniz?
Metodolojik bir mercek olarak oto-etnografiyi seçtim çünkü değişen iletişim ortamını daha kapsamlı bir şekilde araştırmama olanak tanıyor. Telnet, İnternet Relay Chat ve erken sosyal medya türlerini de içeren ilk iletişim platformlarıyla büyüdüm. Bu ilk etkileşim alanlarının kendimi bir kişi olarak nasıl tasavvur ettiğimi ve nihayetinde bir öğretmen ve bilim insanı olarak yaptığım işi nasıl tasavvur ettiğimi etkilediğini keşfettim. Ayrıca giderek artan bir şekilde sanal hale gelen bir günlük hayatta fiziksel varlığımı anlamlandırmak istedim (ve istiyorum). Fiziksel bir engel olan Serebral Palsi (beyin felci) ile doğdum ve çevrimiçi ortamda bu fiziksel sınırlamayı hiç hissetmedim. Birtakım fiziksel sınırlamaları deneyimlediğim kişisel ve kültürel bağlamlarda, bu dünyaları benim için daha erişilebilir hale getirmek için çoğu kez gerekli düzenlemeleri yapmaya çalıştım. Oto-etnografi çalışmaları, henüz üstesinden gelemediğim çalışmaların olduğunun farkında olmakla beraber, benim için birçok yönden uyum sağlama yeteneği ve faydalandığım kişiler arası ilişkiler konusunda yaptığım tüm keşifler için şükranlık duyduğum bir faaliyettir. Oto-etnografinin kendisi gibi, oto-etnografik olarak yaptığım çalışma da akışkandır ve gelişiyor/evriliyor.
Oto-etnografik araştırmalarınızı nasıl tasarlıyorsunuz?
Oto-etnografi yazarı Laurel Richardson’ın bir süreç olarak yazma faaliyetine olan yaklaşımını araştırma sürecine uyguluyorum ve oto-etnografik çalışmanın tasarımının yazı, süreç içerisinde nasıl ortaya çıkıyorsa benzer şekilde ortaya çıkmasına olanak sağlıyorum.
Dolayısıyla, [araştırmaya] verileri elimden geldiğince en iyi ve en akılda kalıcı bir şekilde yazma sorumluluğu ile başlıyorum. Tasarımım oto-etnografiyi bilinen bir yaşam deneyimine dayandırmayı amaçlıyor.
Hangi tür verileri topluyorsunuz veya kayıt altına alıyorsunuz ve bunları nasıl analiz ediyorsunuz?
Somut şeyler en iyi veri olarak işlev görüyor: Konuşmalar kayıt altına alınabilir; medya haberleri saklanabilir veya yazıya dönüştürülebilir; görsel veya işitsel kültür öğeleri belgelenebilir. En güçlü oto-etnografik veriler, okuyucuların, yazarların yaşanmış deneyimlerine ve onların şahsi kültürlerine katılmasını mümkün kılar. Bir oto-etnograf verilerin anlamlarını inceleyerek verileri analiz eder. Bu süreç ekseriyetle metin çözümlemesi ile başlar ve başkalarıyla hatıra paylaşımına ilaveten verilerle ilişkili kişisel ve duygulara dayanan kültürel geçmişlerinin açığa çıkarılmasına kadar uzanabilir.
Başkaları (diğer insanlar) herhangi bir aşamada yer alıyor mu? Şimdiye kadar hiç iş birliği içinde çalışma yürüttünüz mü?
Başkaları birçok durumda oto-etnografik çalışma içinde yer alabilir. Örneğin, son beş yılda öğrencilerimle iki oto-etnografik yayın hususunda birlikte çalıştığım için bahtiyar hissediyorum. Ortak çalışmayla yayımlanan bu çalışmaların her birinde, öğrencilerim baş yazarlardı ve ben sadece çalışmalarını tamamlamalarına yardımcı oldum. Her ne zaman ortak yazarlarla çalışma şansına sahip olsam, daha genel olarak onların iç görüleri, olayları yeni ve özgün şekillerde görmeme yardımcı oluyor. Şu anda devam etmekte olan birkaç oto-etnografi üzerinde ortak çalışma yürütüyorum ve hikâye anlatıcılığında başkalarının yaşanmış deneyimlerini görmek mükemmel. Birlikte çalışmak hem süreci hem de ürünü zenginleştirmeye hizmet ediyor.
Oldukça kısa olan bazı yayınlarınızı gördüm. Yayın stratejinizi ve fikri dayanaklarınızı izah eder misiniz?
Özellikle Twitter ve TikTok’ı içeren mikro sosyal medya platformlarının olduğu bu çağda oto-etnografik kısalıktan büyülendim.
Bundan dolayı, oto-etnografik araştırmamın bir dalı, bilgi açısından en zengin anlatıları, en kısa ve öz mekânsal ve zamansal sınırlara yerleştirmeye çalıştı. Aslında, sıkı sınırların tam ortasından mümkün olabildiği kadar çok iletişim kurmaya çalışıyorum.
Birçok araştırmacının veri toplama süreci pandemi nedeniyle akamete uğradı. Örneğin, katılımcılarla mülakat yapmayı planlayan araştırmacılar yerleşim yerlerine veya insanlara erişemediklerinin farkına vardılar. Araştırmacılar kendine özgü şartları olan bu dönemin deneyimini incelemek için oto-etnografiyi nasıl kullanabilir?
Covid 19 günlük hayatı birçok açıdan yeniden şekillendirmeye devam ediyor. Bu kültürel anda (cultural moment), oto-etnografi ile ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyen kişileri, günümüzün en iyi oto-etnografi yazarlarından bazılarını okumaya teşvik etmek isterim. Daha önce bahsettiğim oto-etnografların içine şu bilim insanlarını da ilave edebilirim: Robin Boylorn, Tony E. Adams, Barbara J. Jago, Rose Richards, Julie-Ann Scott Pollock, Norman K.
Çoğu arasından Denzin, Stacy Holman Jones, Jasmine Ulmer gibi yazarların çalışmaları, benim çalışmalarımda ziyadesiyle güdüleyici rol oynadılar. Oto-etnograflar topluluğunu (bazılarıyla şahsen tanıştığım, diğerlerini ise çalışmalarından tanıdığım) son derece destekleyici buldum. Rehberlikleri için minnettarım. Oto-etnografi, bana benliğin her zaman sosyal olduğunu ve sosyalin de her zaman benlikten etkilendiğini öğretti.
Covid 19 zamanlarında günlük korunma deneyimlerimizde karşılaştığımız kişisel ve kültürel zorlukları açığa çıkarmaya çalışarak olağandışı zamanları anlamlandırmak değerli gibi görünüyor.
Araştırmacılar, oto-etnografiyi diğer yöntemlerle bir arada nasıl kullanabilirler?
Oto-etnografi, iletişim çalışmalarında yorumlayıcı, reflektif geleneği kullanan diğer yöntemlerle iyi bir şekilde ortaklaşır. Bunların bazıları, metin analizi, içerik analizi, mülakat metodolojisi, vaka çalışması araştırma stratejisi, katılımcı gözlem ve kişisel deneyim yöntemlerini içerebilir.
Oto-etnografi, insan deneyiminde etkili olan faktörleri dikkatli bir şekilde değerlendirme fırsatı sağlar. Bunu yukarıda bahsedilen yöntemlerle veya diğer ilgili yöntemlerle bir araya getirmek, araştırma yazım faaliyetini derinleştirmek için iyi bir yol sunar.
Fotoğraf ve metnin kaynağı için tıklayın.
Yayımlanan bu yazı Türkçe’ye Yusuf Fırat tarafından sosyokritik.com için çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz.



